Yenibahçeli Şükrü (Oğuz) ve Nail Beylerin babası Burdurlu İstanbul Gurebayı Müslimin Hastanesi baştabibi ferik Ahmet Bey......Foto Kaynak: Kenan Ekiz Bey
Dr. Şerif Korkut anlatıyor:
İsmail ile Memet (yazar Mehmet Şerif Korkut), Karamatlar yokuşunun başında büyük Kabacalı’nın develiğinin kapısıyla, Saden oğlu pınarının karşısındaki “Mustafa Hoca” denilen mahalle okullarına giderlerdi.(Şimdiki Mustafa Hoca camisinin yanında ayrıca bu okul varmış, ). Okulun yanında bir de Mustafa Hoca Camisi vardı. İstanbul’un meşhur Garipler Hastanesinin başhekimi Amat (Ahmet Paşa) Paşa burada okumuş. (İstanbul Gureba-Garipler Hastanesi Başhekimi Ahmet Bey Burdurlu idi. O’nun oğlu Kuvayi Milliye Kocaeli Kumandanı meşhur YenibahçeliŞükrü’dür, ). Mustafa Hoca sertti. Kızarsa falakayı takar, basardı sopayı… Oturduğu yerden en arkadaki sıralara kadar yetişecek kamış bir değneği vardı. İsmail’le Memet bu okulda kan kardeşi olmuşlardı. Arap hocasının mektebine de buradan birlikte gitmişlerdi. Beş sınıflı sancak idadisine de beraber okumuşlardı. 1913 (1329) yılında bu iki arkadaş darülfünuna (üniversite) girmek için İstanbul’da uğraşıp duruyorlardı
Dr. Şerif Korkut anlatıyor:
İsmail ile Memet (yazar Mehmet Şerif Korkut), Karamatlar yokuşunun başında büyük Kabacalı’nın develiğinin kapısıyla, Saden oğlu pınarının karşısındaki “Mustafa Hoca” denilen mahalle okullarına giderlerdi.(Şimdiki Mustafa Hoca camisinin yanında ayrıca bu okul varmış, ). Okulun yanında bir de Mustafa Hoca Camisi vardı. İstanbul’un meşhur Garipler Hastanesinin başhekimi Amat (Ahmet Paşa) Paşa burada okumuş. (İstanbul Gureba-Garipler Hastanesi Başhekimi Ahmet Bey Burdurlu idi. O’nun oğlu Kuvayi Milliye Kocaeli Kumandanı meşhur YenibahçeliŞükrü’dür, ). Mustafa Hoca sertti. Kızarsa falakayı takar, basardı sopayı… Oturduğu yerden en arkadaki sıralara kadar yetişecek kamış bir değneği vardı. İsmail’le Memet bu okulda kan kardeşi olmuşlardı. Arap hocasının mektebine de buradan birlikte gitmişlerdi. Beş sınıflı sancak idadisine de beraber okumuşlardı. 1913 (1329) yılında bu iki arkadaş darülfünuna (üniversite) girmek için İstanbul’da uğraşıp duruyorlardı