26 Ekim 2014 Pazar

MEHMET AKİF ERSOY VE OĞLU EMİN BURDUR'DA



MEHMET AKİF ERSOY’UN  BURDUR’A GELMESİ

Mehmet Akif,  10  Nisan  1920 günü  12 yaşlarındaki oğlu Emin ile birlikte İstanbul’dan ayrılmıştır. Yanında  ayrıca  Ali Şükrü Bey vardır ve  onunla  Üsküdar Karacaahmet mezarlığında buluştuktan sonra   Kuva-yı Millîye kuvvetlerinin kontrolü altındaki İzmit yaylası yönünde hareket ederler.   Mehmet Akif ve arkadaşları kuvayi milliyeciler sayesinde  Geyve boğazına gelir. M. Akif bu yolculuğunda önce araba sonra at ile seyahat eder.  Geyve’den dekoville Eskişehir’e oradan da trenle  24 Nisan 1920 günü öğleye doğru Ankara’ya gelir.
Mehmet Akif, Ankara’ya gelince Meclisin önünde Mustafa Kemal Paşa ile karşılaşmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Akif’e “Sizi bekliyordum efendim, tam zamanında geldiniz” demiş ve en kısa zamanda ziyaretine geleceğini söylemiştir.61  7 Mayıs 1920 ‘de  BMM’in Encümen-i İrşad ve Heyet-i Nasiha’sına seçilen Mehmet Akif  vaazları ile halkı aydınlatmaya  ve  Millî Mücadele etrafında birleşmeye çağırdı.  Bu aydınlatmalarını Ankara’da yaptığı gibi  Anadolu şehirlerine de gitmeye başladı.  Henüz Ankara’ya geleli 15 gün olmadan, Burdurluların ısrarlı daveti üzerine, yanında küçük oğlu Emin ile birlikte Burdur’a gitti. Kendisini  büyük bir sevgi ile  karşılayan  Burdur halkına vaaz ve nasihatte bulundu. Oğlu Emin Bey, babasıyla  birlikte Burdur’a yaptıkları seyahatı  şöyle anlatmaktadır: 
“Mehmet Akif Millî Mücadele’nin muazzam bir cihat olduğuna halkı o kadar yakından ikna etti ki; bu vadide öyle mahirane bir üslûp, öyle candan bir ahenk kullandı ki, Anadolu’nun birçok vilâyetlerinde, kazalarında hatta nahiyelerinde, camilerde, medreselerde, meydanlarda insan kütlelerine karşı hitap etti. O çok samimî konuşuyor, doğruyu söylüyordu. Sözleri herkesin üzerinde çok derin tesir ediyor. Onu bir kere dinleyen ve eli silâh tutabilen bütün erkekler ailesiyle vedalaşıyor, evini, karısını, çocuklarını Allah’a emanet ederek cepheye koşuyordu.
            Mehmet Akif (Burdur), (Biga) mebusu seçilmişti.  Biga maalesef  düşman istilası altında kalmıştı.  Burdur’a pederi davet ediyorlardı. Ankara’da onbeş yirmi gün kaldıktan sonra cenuba (güneye) doğru hareket ettik. Seyahatimiz yaylı bir araba ile başladı. Bu seferimizde bize Antalya mebusu Süleyman Efendi refikası (eşi) ile birlikte iştirak ediyordu. Günlerce muayyen mevkilerde mola vererek yol aldık. Burdur’a vasıl olduğumuzda (vardığımızda) bu uzun araba yolculuğu hepimizi epeyce yormuştu.  Lakin orada gördüğümüz iyi kabul bize bütün acıları unutturdu. Mehmet Akif’i Burdur eşrafı aralarında taksim edemiyorlardı.  Her akşam bir yerde ağırlanıyor, şerefimize ziyafetler, hususi toplantılar tertip ediliyordu.
Babamı ilk defa Burdur’da hükümet konağında üç dört yüz kişiyi geçen  bir cemaate karşı hitap ederken gördüm. Fazla bağırdığı zaman sertleşen gür sesiyle konuşuyor, çok heyecanlı olduğu bütün hareketlerinden belli oluyordu. İzmir havalisinden sızan kara haberleri, vatandaşlarımıza yapılan işkence ve hakaretleri, mülevves çizmeler altında çiğnenen tarihî ve ilâhî mabetlerimizi öyle yanık bir dille ifade ediyor, bu fecayiin yürekler acısı avakibini öyle acı bir dille tarif ediyordu ki, ben de dinleyiciler arasında sıkışmıştım.
O muazzam kalabalık derin bir sükûta dalmıştı. Lâkin bu öyle bir sessizlik, öyle bir hava idi ki, kasırgalar koparacak ruhların kellesini koltuğuna almaya niyet eden başların son kat’i kararından doğuyordu. Bir de şurada burada hissiyatına mâlik olamayarak hıçkırıklarını tutamayan vatanseverlerin iniltileri duyuluyordu...”
Burdur’da bir hafta kadar kaldık. Babama çok fazla iltifat ettiler. Öğle ve akşam yemeklerini başka başka yerlerde davetli olarak yiyorduk. Safahat  şairi boğazlı (iştahlı) bir insan değildi. Bünyesine nisbeten az yerdi. Lakin güzel yemekleri seçmekte bilhassa sanatkarane yapılmış hamur tatlılarını seçmekte zevki selim sahibi idi. Burdur’da eşraftan bazı kimselerin sofrasında yediğimiz armudi şekilde yapılmış bir tatlı çok hoşuna gitti.  Hane sahibinden bunun ismini bile öğrenmeye kalktı.
Burdur’dan güneye meteveccihan hareket ettik. Seyahatimize yine yaylı ile devam ediyorduk.’’  62
Mehmet Akif 1920 yılı  Nisan ayı sonlarında Ankara’da olmuş ve  Ankara’da 10-15 gün kadar kaldıktan sonra bu seyahate başlamıştır. Önce   Eskişehir’de 20 gün kalmış ve sonra Burdur’a geçmiştir.  Bu nedenle Mehmet Akif Ersoy’un Burdur’a 1920 yılı Mayıs ayı sonları veya Haziran ayı başlarında geldiğini söyleyebiliriz.  Mehmet Akif Antalya’da onbeş gün kadar kaldıktan sonra Ankara’ya giderken Burdur’da ahalinin ısrarı ile bir hafta daha kalmıştır. 63,64
Bildiğimiz kadarıyla Burdur’da armudi şekilde yapılmış tatlı  halen yok ise de Rıza Erdem’in 1928 yılında belirttiğine göre Burdur’da Ramazanın onbeşinden itibaren  samsa tatlısı yapıldığı bunun ince yapılmış yufkadan mustatil (dikdörtgen) kesilerek içine birkaç ceviz içi konulmuş bir çeşit tatlı olduğundan bahsedilmektedir. Bu hamurlar kurutularak üzeri bağlanıp fırında kızartılır ve üzerine pekmez  dökülürdü.65
KAYNAK: METİN ÖZATA, İLKÇAĞLARDAN KURTULUŞ SAVAŞINA BURDUR TARİHİ, UMAY YAYINLARI, 2009 İZMİR


Sebahattin Akkaya Millet Mecmuasının 107. sayısında, "SAFAHAT ŞAİRİNİ OĞLUNDAN DİNLEYİNİZ" başlıklı yazıda, Mehmet Akif'in Burdur'a oğlu Emin'le geldiği, Hükumetin önünde 300-400 kişilik bir topluluğa çok tesirli bir konuşma yaptığı, dinleyen halkın hıçkırıklara boğulduğu ve Burdur'da bir hafta kaldığı belirtilmektedir